Bir hafta önceki Riga çıkartmasının yorgunluğunu daha yeni yeni atlatmıştım ki bir gemi seyahatini daha araya sıkıştırdım. Durağımız Estonya'nın güzel şehri Tallinn. Aslında havalar güzel diye gittim yoksa bu kadar çok gezmek yorucu, üstelik dersler ve ödevler dururken.
Grup yine kalabalık, 16 kişi kadarız ama bu kadar kalabalık hep beraber gezilmiyor, mecburen kendi aramızda 6- kişilik gruplara ayrılıyoruz. Stockholm'den ayrılan geminiz, ertesi gün sabah saatlerinde Tallinn'e
varacak, bu süre zarfında herkese uygun hizmet anlayışı hakim; gemimizde
kumarhaneden tuttun, sahne gösterilerine, gece kulübüne ve sauna ya
kadar konfor ve eğlence adına her şey mevcut.
Gün batımına Tallinn'e doğru yol alırken;
Hava açık öyle ki ay ışığı geceyi aydınlatmaya yetiyor;
Gemi seyahatinin güzel yanlarından biri istediğiniz zaman kamaranıza
çekilip dinlenebiliyor, istediğiniz zaman ise katlardaki etkinliklerden
birini izlemeye gidebiliyorsunuz, üstelik kamaradaki televizyondan
katlardaki son durumu canlı izleyebiliyorsunuz. Gecenin gösterisi Lady
Gaga, çakması tabi. Canlı söylüyor kendileri, ses eh işte, dansçılar kurtarıyor durumu.
Gösteriden sonra yine canlı müzik başlıyor, orkestra iyi de, şarkıcılar olmamış. Salondaki herkes sarhoş, müziği analiz edebilecek durumda değiller.
Uzun bir gecenin ardından Tallinn'e varıyoruz. İlk işimiz kahve satan bir yer bulmak, neyse ki kahve diye tutturan birtek ben değilim :) Sabah kahvesi olmazsa olmazlarımızdan!
Kahvenin yanında birde öğle yemeği seçeneklerini bulunduğu bir kitapçık alıp yola koyuluyoruz. Yemek önemli!
Tallinn tarihi dokusunu korumayı başarmış, arnavut kaldırımlı taş sokaklar favorim!
258 merdiven çıkmayı göze aldığınız sürece, kiliseler şehre kuşbaşı göz atmak için birebir. O kadar merdiveni çıkacağım üstüne birde para vereceğim, işin ucunca güzel birkaç kare yakalamak olmasa hiç işim olmaz. Merdivenler klostrofobik, 60 metre yukarıya resmen tırmanıyoruz.
Tüm bu çabaların sonunda mükafatımız harika bir Tallinn manzarası, işte o kareler.
Bu kadar gezmek (merdiven inip çıkmak) bizi yoruyor ve kendimize ziyafet çekebileceğimiz bir yer bakmaya koyuluyoruz. Köşe başı "orta çağ" yemekleri sunan restoranlarla dolu, en ilginç görünümlü olanına giriyoruz.
Mekan çok etkileyici; çalışanlar geleneksel kıyafetler giyiyor, menüde etli soğanlı çorba, sosis ve çeşit çeşit börekler var. Ortam sadece mumlar ile aydınlatılıyor, ayrıca çorbalarımız toprak kaplarda geliyor. Kasadaki bayana kaşık sorunca "ne kaşığı burası orta çağ, biz kaşık kullanmayız" diye çıkışıyor! Tam orta çağ filimlerindeki gibi, üstündeki kıyafetler ve yüzündeki ifade çok gerçekçi, şaka yapmadığı kesin. Alınmak yok tabi, nede olsa orta çağ hitap tarzı :) Başka bir ilginçlik ise tavuklu börek isteyince, kuş şeklinde ıspanaklı börek gelmesi. Benim için hava hoş da ıspanak sevmeyen birisi sipariş ederse sıkıntı.
Karnımızı doyurduktan sonra artık gezmeye devam edebiliriz. Sokaklar cıvıl cıvıl, bazen fazla turistik ama yinede güzel. Ayrıca sonbahar bu şehre çok yakışmış.
Çocuklar gibi şen;
Bütün gün yürümekten tabanlarım ağrıyor, bir an önce gidip uzansam diye can atıyorum. Son birkaç kare daha çekip gemiye dönüyoruz. Güzel hava için teşekkürler Tallinn.
Akşam yemeği, tatlı bir sohbet, ön içkiler ve o geceki programa göz atmaca.
Katy Perry taklidi sahne alacakmış, izlemeye gidiyoruz, daha kapıdan adımımızı atmadan ne duyalım, ciyaklama ile şarkı söyleme arasında bir ses. Lady Gaga'yı iyi yaptında Katy olmadı be abla... Sonrasında Robbie Williams taklidi sahne alıyor, ses daha iyi ama yine de olmamış be abi. Yine dansçılar kurtarıyor gösteriyi.
Böylece geldik bir seyahatin daha sonuna. Bir sonraki durağımı henüz bilmiyorum, kısmet.
Herkese iyi bayramlar.