Translate

9 Ekim 2013 Çarşamba

Gemi Seyahati: Letonya-Riga

Hazır İsveç'teyken haliyle civar ülkeleri kolaçan etmek daha kolay oluyor. Bu hafta sonu baltık ülkelerinde Letonya'nın başkenti Riga'ya ufak bir gemi gezisi yapalım dedik, on kişilik arkadaş grubu aldık sırt çantalarımızı düştük yollara.

Gemiye binmeden önce tüm grubun toparlanmasını beklerken ve İsveç'in meşhur tatlısı "kanelbullar" ziyafeti çekerken;

Gerçi ben sene başında, Mart ayıydı yanlış hatırlamıyorsam, yine bir Stockholm-Riga gemi gezisi yapmıştım. İlk seferinde de çok eğlenmiştim ama olsun bir daha gitmekten zarar gelmez, hem bu sefer yolcular farklı. Gemi yolculuğu öğlenden sonra 5 te başlayıp ertesi gün sabah 10 da bitiyor, 7-8 saat kadar karada gezmek için vaktiniz oluyor sonra aynı yolu tekrar gemiyle geri dönüyorsunuz. 4 kişilik kamalarda kalıyoruz, yorgan, yastık, çarşaf, havlu banyo tuvalet dahil, sıradan bir pansiyondan (hostel) kat kat iyi, üstelik kişi başı gidiş dönüş 20tl gibi sembolik bir ücrete. Evet tüm gezi o kadar tutuyor! Eee yani evde oturulur mu bu fırsat varken, üstelik benim gibi bir gezenti.

Stockholm'den martılar uğurluyor bizi, gün batımına az bir zaman kala.



Bu sefer turist gibi değil de yerlilerin içine karışarak gezdim şehri; geleneksel yemeklerinin tadına baktım ve sadece yerel halkın gittiği pazarlarda dolaştım. Açık ve kapalı meyve, sebze, balık ve et pazarları harika, üstelik sudan ucuz!

Yerel restoranların birinde, ziyafet sonrası çekilen fotoğraf;






Turist olduğumuzu gören pazarcıların bizimle Rusça konuşmakta ki ısrarlarına ne demeli...belli ki bizi zengin Rus turistlerinden zannetiler. Onlar da haklı ama, sonuçta genel anlamda turistlerin uğrak yeri değil ki bu pazarlar. Neyse ki gezi grubumuz çok dilli, bu bir avantaj ama beyinler allak bullak oldu tabi. Pazarcı Rusça söylüyor ben anlıyorum ama cevap veremiyorum, cevaplar azımdan İngilizce çıkıyor, karşı taraf İngilizce anlıyor ama konuşamıyor. Halbuki Bulgarca konuşsam ikimiz için de en kolayı, ama aklıma gelmedi işte o anda. Zaten ne konuşulduğunu anlayan bu sefer diğerleri için İngilizceye çeviriyor. İyisi mi beden dili kullanalım. Kültürel çeşitiliğe bayılıyorum, çok eğlenceli!






Bu arada alışverişin dozunu biraz kaçırıp işi gurmeliğe kadar götürmüş olduğumuzu düşünüyorum. Tütsülenmiş balık, tütsülemiş et, salam, kaşar peyniri, taze hurma, Moldova siyah üzüm, sarı domatesler, çıtır çıtır kornişonlar, bölgeye özel mantar türleri, tam tahıllı ekmek. Bütün bu saydıklarım eve dönüş yolculuğunda gemide tüketilmek üzere alınan şeyler (mantarlar hariç), bu kadar olur gerçekten, aldığımız domatesler bile sıra dışı, bir kere domatese benzemiyorlar uzun ve sarı renkteler. Gemi restoranında arasak bulamayız bu lezzetleri.

Yemek konulu bir gezi oluyor hiç şüphesiz, iyi ki daha önce gelmişim ve tarihi yerleri gezmişim.

Aşağıdaki fotoğrafta serçe kırık cevizlerden kendine ziyafet çekerken.




































Gün boyu yürümekten, ve önceki gece geç saatlere kadar kareoke ve gece kulübünde eğlendiğimiz için, pilimiz bitmek üzere... gemiye dönüp bir iki saat kestiriyoruz. Sonrasında ise aldıklarımız ile güzel bir akşam yemeği ve tekrar parti moduna geçiş.

4 Kişilik kamaraya 10 kişi sığmaya çalışmaca;
Gemi 10 katlı, biz yolcu giriş katı sayılan 5inci katta kalıyoruz, üst katlarda kamaralar, restoranlar ve gece kulüpleri var. Ayrıca gemide Afrika güzellik yarışması düzenleniyor ama seyretmek ücretli, bize göre değil. O akşamki gösterilerden bir kaç kare ile devam edelim;




















Ve sahneyi devralma zamanı;




















Bir gemi yolculuğunun daha sonuna geldik. Ah bide beni bekleyen yazılması gereken raporlar olmasa... halbuki tatilden geldikten sonra dinlenmek için birkaç güne ihtiyacım var :)

Mart ayında çekilmiş birkaç fotoğrafı da ekleyeyim, deniz hala buz ile kaplıyken, kuş bakışı Riga;




Bir sonraki gezi çok uzak olmasa gerek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder